Gözlüklerinizden Excimer Lazer ( LASİK , LASEK , EPİLASEK ) tedavisi ile kurtulabilirsiniz. Lazer
gözün en önünde bulunan şeffaf tabakanın ( kornea ) inceltilerek yeniden şekillendirilmesi esasına
dayanır.
– miyopi
– hipermetropi
– astigmat
excimer lazer ile tedavi edilebilir.
– Yakını görememe nin (presbiyopi) henüz genel kabul görmüş bir tedavisi yoktur
Hayır. Bu ameliyatlardan birkaç ay sonra göz bütün müdahaleleri kaldıracak hale geri döner.
Lazer olduktan sonra şaşılık,katarakt,göz tansiyonu vb. bir çok ameliyatı problemsizce olabilirsiniz.
Gözlerimin önünde uçuşan gölgeler / cisimler görüyorum Gözün içini vitreus denilen kıvamlı ve şeffaf bir sıvı-kollajen-protein kompleksi doldurur. Bu yapının bozulmasıyla içinde yüzen fibriller ve depozitler ( floaters ) oluşur. Bu bozulma genelde yaş kaynaklıdır ama miyoplarda,travma veya cerrahi geçirenlerde de görülebilir.Genellikle klinik önemi olmayıp göz sinirine bağlantısı yok ise hastalık sayılmaz.
Bütün ameliyatların olduğu gibi lazerin de komplikasyonları ve yan etkileri olabilir :
– Enfeksiyon
– Göz kuruluğu
– Artık numara kalması
en belli başlıcalarıdır.Bunların oluşma ihtimali hastadan hastaya değişir.Lazer sonrası enfeksiyon riski
1/10.000 seviyelerindedir. Diğer komplikasyonların ortaya çıkma sıklığı ise hastaya ve kullanılan
yönteme göre değişir.
Lazerden sonra kör olma ihtimali güncel cihaz ve yöntemler esas alındığında yok denecek kadar azdır (
bkz. başınıza yıldırım düşme ihtimali ). Excimer lazer sonrası görme kaybı yaşayan hastaların tamamı ya
eski teknolojilere sahip cihazlarla ameliyat olmuş ya da lazer yapılmasına engel hastalığı olmasına
rağmen lazer yapılmış hastalardan oluşur.
Sıradan bir lens kullanıcısının oluşan çeşitli komplikasyonlar nedeni ile görmesini kaybetme ihtimali lazer
tedavisi olan bir hastadan kat kat fazladır.
Lazer tedavisinde en önemli nokta hastanın (yaş,meslek,uğraşılar,beklenti vs...) ve gözün
(numara, kuruluk, diğer hastalıklar...) ameliyata uygun olmasıdır.
Eğer gözlüğünüz ya da lensiniz olmadığında günlük aktivitelerinizi yapamıyor ya da zorlanıyorsanız
lazere aday bir hastasınız demektir.
Lazere yönelik olacağınız detaylı bir muayene sonrası ameliyat kararı alınır.Lazerden sonra ortaya çıkan
komplikasyonların %95'i uygun olmayan gözlere uygun olmayan ameliyatların yapılmasından
kaynaklanmaktadır.
- Tek gözü olanlar
- 18 yaş altı olanlar
- Doğuştan veya sonradan kornea rahatsızlığı olanlar
- Gözünde akut enfeksiyonu olanlar
- Bağ doku hastalığı veya immün sistem hastalığı olanlar
- İleri derecede kuru gözü olanlar
- Keratokonusu olanlar
- Gebe ve emziren kadınlar
Kontakt lensler ne kadar yaygın ve kolay ulaşılır protezler olsa da doktor kontrolü altında başlanmaları
ve kullanılmaları gereklidir.Kontakt lenslerin yanlış kullanımından ötürü enfeksiyonlar,göz dokularında
zedelenmeler,allerjik reaksiyonlar, geçici ve kalıcı görme azalması ortaya çıkabilir.
Normalde oksijenini ortamdaki havadan alan kornea tabakası (saydam tabaka) kontakt lensin altında
oksijensiz kalır. Doğal göz yaşı ve kapak hareketleriyle devamlı temizlenen bu tabaka lens nedeniyle temizlenemz kenarlarında ve altında dış ortamdan gelen her türlü madde birikir. Bundan dolayı lens
kullanan hastalar normal insanlara göre 10 kat daha fazla göz enfeksiyonu geçirme riskine
sahiptirler.Aşağıda dikkat etmeniz gereken noktalar sıralanmıştır:
– Lensinizi takarken de çıkartırkende ellerinizi sabunlayın.
– Hav bırakmayan bir havluyla kurulayın,daha iyisi kağıt havlu kullanın.
– Lensinizin tarihinin geçmiş olmamasına dikkat edin
– Lens çizik/yırtık/çentikli ya da kuru ise gözünüze takmayın.
– Takıp çıkarmaya hep aynı gözde başlayın.
– Numaraları aynı olsa bile sağ/sol lensinizi karıştırmayın.
– Lensinizi musluk suyu,serum, şişe suyu gibi uygun olmayan sıvılarla temizlemeyin
– Lensinizle yüzmeyin.Özellikle havuzlar hem kimyasal açıdan hem mikrobik açıdan oldukça
yüksek risk oluştururlar.
– Lensinizle uyumayın /aylık takılıp çıkartılan lensleri bile 3-4 günde bir çıkartıp temizleyip öyle
kullanın.
– Gözünüzde yanma,batma,sulanma,çapaklanma varken lens takmakta ısrar etmeyin , doktorunuza
danışın.
Halen uygulanan CK ( kondüktif keratoplasti ) gibi yöntemlerin uzun dönem sonuçlarının bilinmemesi ve kısa vadede ciddi yan etkilerinin çıkabilmesi nedeni ile dünyada genel kabul gören tek tedavi gözlüklerle yapılan düzeltmedir.
Bu tamamen hastaya hatta göze özel bir sorudur. Bir hastada tedavi edilebilen bir numara diğer hastada
tedavi edilemeyebilir. Genel olarak:
– Miyopi -15 numaraya,
– Hipermetropi +6 numaraya,
– Astigmat 6 numaraya kadar düzeltilebilir.
Bu ameliyatlarda kullanılan lazer cihazlarının kapasiteleri ve çalışma prensipleri birbirinden
farklıdır,birinin sıfırlayabildiği numarayı diğeri sıfırlayamayabilir.
Neden lazer olayım, gözlüklerimle / lenslerimle mutluyum
Excimer Lazer tedavisinin gözlük ve lense göre birçok avantajları vardır :
– Devamlı surette net görüşle hayat kalitesi artar (gece,spor yaparken yüzerken vb...)
– Özellikler orta ve yüksek numaralarda gözlüğün cisim boyutlarını değiştirici etkisi ve optik
aberrasyon ortadan kalkar.
– Her hangi bir kaza veya darbe durumunda gözlüğün parçalanma ve gözü yaralama ihtimalini
ortadan kaldırır
– Yüksek astigmatlar gözlük taksalar da gözlükteki milimetrik oynamalar,kaymalar görüntü
netliğinde değişme,ışık rahatsızlığı ve göz ağrısı ile sonuçlanır.Bu hastaların kullandığı torik lenslerin de
benzer şekilde gün içinde netliği değişebilir
– 40 yaşından sonra bazı hastalar bir de yakın gözlüğü edinip iki gözlük kullanmak zorunda kalır.
– Lens önce geçici, yılları bulan kullanımlarda ise kalıcı göz kuruluğu yapar.
– Lens gözün oksijenizasyonunu bozar.
– Lens göz enfeksiyonu geçirme ihtimalini ileri derecede arttırır. Bu ihtimal yıllar ilerledikçe artar
– Lens göz kapağının iç yüzeyinde kalınlaşmave kabalaşma yapar. Uzun süreli kullanımı göz
kapağı düşüklüğü yapabilir
Katarakt göz içinde bulunan doğal merceğin şeffaflığını kaybedip bulanıklaşmasıdır.Hastalar önceleri görmede hafif azalma , ışıktan rahatsız olma, geceleri net görememe gibi şikayetlerle doktora başvururlar, zamanla görme seviyesi yavaş yavaş düşer. Hastalar buzlu veya buğulu bir camın arkasından bakıyorlarmış gibi gördüklerini ,renklerin soluklaştığını,detayların kaybolduğunu tarif ederler. Sonuçta tedavi edilmediğinde tam görme kaybı gerçekleşir.
Birçok tipi olmakla birlikte, kataraktlar genel olarak 3 ana grup altında incelenebilirler:
• Yaşa bağlı kataraktlar
• Doğumsal kataraktlar
• İkincil kataraktlar: Bazı ilaçların uzun süreli kullanımı (kortizon gibi), darbeler, metabolik
hastalıklar (diyabet gibi) sonucunda oluşanlardır.
Katarakt en sık yaşa bağlı olarak ortaya çıkar. Bilinen sebepleri arasında beslenme bozuklukları, sigara kullanımı,göz veya kafa travmaları,geçirilen ağır hastalıklar ve ultraviyole ışınları gibi birçok risk faktörü bulunmaktadır. Ender olarak doğumsal da olabilir.
Lens opaklaşarak şeffaflığını kaybetikçe hastalar giderek artan önce uzak,daha sonra da yakın görme
bozukluğundan şikayet ederler.
Katarakt gelişen bazı hastalarda miyoplaşma ile birlikte yakın görme geçici olarak artabilir fakat bu durum çok uzun sürmez .Opaklaşma arttıkça hem uzak hem de yakın görmeler hastanın sosyal yaşantısını rahatsız edecek şekilde azalır.
Katarakt ameliyatı olanlarda yeniden katarakt oluşmaz.
Katarakt ameliyatında suni lensin üstüne yerleştirildiği zar zamanla kesifleşebilir. Bu ikincil katarakt olarak isimlendirilse de aslında katarakt değildir. Bu oluşum YAG lazerle 30 saniye içinde kolayca tedavi edilebilir.
Özel durumlar dışında hasta ne zaman isterse o zaman ameliyat olabilir. Kataraktın şişerek komşu dokulara baskı yaptığı veya sıvılaşarak gözün diğer boşluklarına sızmaya başladığı durumlarda hiç beklemeden acil cerrahi gereklidir.
Kataraktın ilaçla veya gözlükle tedavisi mümkün değildir. İlerlemesini durdurabilecek bir yöntem de bulunabilmiş değildir. Tek tedavisi cerrahidir. Ameliyat, şeffaflığını kaybetmiş olan göz merceğinin alınıp yerine yapay bir göz merceğinin yerleştirilmesi prensibine dayanmaktadır.
Katarakt tedavisinin en güncel olan ameliyat sistemi Fako cerrahisidir.Genel olarak Lazerli dikişsiz yöntem olarak da bilinir. Fako cihazı, ultasonik ses dalgaları yardımıyla kataraktlı merceği göz içerisinde eritir ve artıkları da emerek temizler. Böylece katarakt temizlendikten sonra,yapay mercek göz içerisine yerleştirilir.
Fako yöntemi sayesinde göz içerisine çok küçük bir bölgeden girilerek ameliyat tamamlanmaktadır.
Deneyimli ellerde neredeyse her türlü katarakta uygulanabilmektedir. İşlem süresi kısalmakta ve ameliyatın emniyeti artmaktadır.Ameliyat süresi bu yöntem ile 10 dakikayı aşmamaktadır.
Ameliyattan birkaç saat sonra göz açılabilir. Göz ovalanmaz,basınç uygulanmaz.Birkaç gün süreyle gözün ve yüzün yıkanmaması gereklidir . Hasta katarakt ameliyatından bir hafta sonra banyo yapabilir.
Operasyondan sonra 1. gün, 1. hafta ve 1. ay kontrolleri yapılır. Bu zaman zarfında göz damlalarıyla hem
gözün iyileşmesi hem de enfeksiyona karşı korunması sağlanır.
Gözümüzün net görmesi için göze giren ışınların (yani görüntünün) gözün sinir tabakasında (retina)
toplanması gereklidir. Bu ışınlar önce en yüzeyel saydam tabakadan (kornea) daha sonra göz içindeki
mercekten geçerek retina üzerine düşerler. Tıpkı fotoğraf makinasının objektifinden geçip film üstüne
düşmesi gibi. Görüntü retinanın önüne düşerse bu duruma Miyopi, arkasına düşerse Hipermetropi, görüntü düzensiz olarak kısmen ileri veya geri düşerse buna da Astigmat denir.
Kırk yaşından sonra başlayan ve tamamen doğal bir durum olan yakını görememe ise presbiyopi olarak
adlandırılır. En sık rastlanılan kırma kusurları bunlardır.
Kırma kusurlarının düzeltilmesinde gözlük,lens ve excimer lazer tedavisine başvurulabilir.İlk iki yöntem
geçici düzeltme yöntemleridir.Excimer lazerle bunlardan kalıcı olarak kurtulmak mümkündür.
Gözün en önünde yer alan ve bir kubbe bombeliğinde olması gereken kornea tabakasının bombeliğinin ilerleyici şekilde bozulması ve konik şekil almasıdır. Yani keratokonus, "konik kornea" anlamındadır. Normalde küre şekilli olan korneanın konikleşmesiyle görme gittikçe azalır. Nedeni tam olarak bilinmemektedir. Genetik yönü mevcuttur.Allerjik bünyeli olup gözünü çok kaşıyanlarda hastalığın sıklığı normal toplumdan daha fazla görülür.
Keratokonuslu gözlerde, başlangıçta astigmat denilen görme bozukluğu ortaya çıkar.Genellikle miyop-astigmat türündedir. Hastalık ilerledikçe göz gittikçe daha fazla miyop ve astigmat olmaya devam eder, özellikle astigmatizma çok ilerler, kornea giderek öne doğru bombeleşir ve incelir, düzensiz bir şekil alır. Oluşan astigmatizma düzensiz olduğu için hasta gözlükten fayda göremez. Bu dönemde sert lensler görmeyi arttırabilir. Hastalık daha da ilerlediğinde sert lensler gözde tutunamaz ve düşerler.
Keratokonusta rahatsızlığın dönemine göre değişik tedavi uygulamaları yapılır. Erken dönemde gözlükler yeterlidir. Hastalık ilerlediğinde artık gözlükle net görüş sağlanamaz.Bu dönemden başlamak
üzere Korneal Crosslink tedavisi uygulanabilir.
Cosslink dilimize “Çarpraz Bağlanma” olarak çevrilebilir. Bu tedavide korneaya özel boyar maddeler (riboflavin ) uygulanıp belli dalga boyunda U.V.ışın uygulanır.Böylece gözün bozulan ön tabakası kendi içinde adeta “sertleşir “ ve hastalığın ilerlemesi durur. Hastaların önemli bir kısmında gözlüksüz (düzeltmesiz) görme keskinliği artar.Yan etkilerinin hemen hemen olmaması, ilerlemeyi durduran tek yöntem olması gibi nedenlerle diğer tedavi yöntemlerinden daha üstündür.Hastalar özel keratokonus lenslerinden de (sert gaz geçirgen kontakt lensler) faydalanabilir.
Hastalığın ileri dönemlerinde görme seviyesi daha da düşer ve artan bombeleşme nedeniyle kontakt lens takılamaz hale gelir.Bir diğer tedavi yöntemi Ring uygulanmasıdır. Korneanın içine takılan yarım halkaların kasnak gibi korneayı germesi prensibine dayanır. Hastalığın ilerlemesini durdurmaz. Halkalar gözde kaldığı sürece göüşte netleşme yaparlar.Kendi kendine ya da doktor tarafından çıkartıldığında görme eskisinden daha düşük seviyelere geriler. İleri dönemlerde ise bozulan korneanın başka bir insandan alınan kornea ile değiştirilmesi gerekir.Ameliyat halk arasında göz nakli olarak bilinir. Tıbbı adı keratoplasti veya kornea transplantasyonu olan bu ameliyat aslında bir organ nakli olamayıp doku naklidir. Kornea tabakası (gözün saydam tabakası) damarsız bir doku olduğundan, doku reddi diğer organ nakillerine (böbrek, karaciğer vb.) göre çok azdır.
Keratokonus, ortalama her 2000 kişide bir görülen bir hastalıktır. Ortaya çıkışı genellikle 15-20 yaşlarındadır. Hastalığın ortaya çıkmasıyla tanı konması arasında genellikle birkaç sene vardır. Her hastada değişik seyredebilir.Bazı hastalarda erken ortaya cıkıp hızlı ilerler,bazı hastalarda geç ortaya çıkar ve yavaş ilerler.
Bir veya iki gözün istemsiz ritmik hareketlerine denir. Nistagmus, düz bakışta, sağa, sola, yukarıya, aşağıya ve çapraz bakış gibi herhangi bir bakış pozisyonlarında da olabilir. Hareketler ya sarkaç biçimi, eşit hızla gidip gelen veya sıçrayıcı biçimde, yavaş; hızı bir yöne veya hızlı gidişi gözün orijinal durumuna doğru olan biçimde olur. Mekanizma tam olarak bilinmemektedir. Nistagmus hareketleri dikey, yatay, çapraz, dairesel veya bunların birkaçının bileşiminden meydana gelebilir.
Nasıl olursa olsun nistagmus hastanın görmesini azaltır.Başka hastalıklara bağlı sonradan ortaya çıkan durumlarda ( iç kulak hastalıkları gibi) altta yatan hastalığın tedavisiyle ortadan kalkabilirken doğumsal nistagmuslar ömür boyu sürer.
Nistagmusun tek tedavisi cerrahidir. Bunda da şaşılık da olduğu gibi gözü hareket ettiren adelelere müdahele edilir,hareketler azalsa da hastanın görmesi artmaz.
Her gözü hareket ettiren 6 adet kas vardır. Bu kasların koordine çalışmaması durumunda kayma ya da
şaşılık denilen durum oluşur. Kayma devamlı ya da zaman zaman olabilir. Düz bakış ya da belli bakış
pozisyonlarında ortaya çıkabilir.
Her şaşılık hastası kayma derecesi,göz numarası,göz hareketlerindeki kısıtlılıkları ve yaşı itibari ile özeldir. Benzer kaymalara sahip olsalarda bir hastada fayda veren tedavi diğerinde fayda vermeyebilir. Gözde kırma kusuruna bağlı kaymalar (hipermetropide sık izlenir) gözlük,lens veya excimer lazer tedavisi ile kısmen veya tamamen düzelebilir.Bazı hastalar kapama tedavisinden de fayda görebilir.
Bunun dışındaki kaymaların genelde tedavisi cerrahidir. Gözü hareket ettiren kasların tekrar ayarlanması ile gözlerin yanı dğrultuda bakması ve hareket etmesi sağlanır. İlk ameliyat ile düzelme sağlanamayan hastalarda ikinci ve üçüncü düzeltici ameliyatlar gerekebilir.
Aynı şaşılık hastası farklı doktorlardan farklı tavsiye ve tedavi önerileri duyabilir, bunun sebebi her
doktorun kendi tecrübelerine göre hareket etmesidir.
Hipertansiyon hastalarının göz ile ilgili şikayetleri şeker hastalarınınkine benzer. İki hastalık da esas olarak damar hastalığıdır.Göz bulgularında hastanın tansiyon kontrolünün nasıl olduğu da takip edilir.Gene şekerde olduğu gibi kontrol periyotları bir aya kadar inebilir. Genellikle senelik kontroller hastalığı takipte yeterli olmaktadır.
Hipertansiyonun göze etkileri şeker hastalığına benzediğinden tedavide aynı yöntemler kullanılır.
Şeker hastalığına bağlı göz sinirinde görmeyi etkilemeyen ufak retina şişliklerinden bütün gözün kanama ile dolmasına kadar uzanan (tam körlük) birçok komplikasyon görülebilir. Hepsinin farklı farklı tedavileri vardır.Retinaya uygulanan argon lazer genelde ilk basamaktır. Hastalık ilerlerse göz içi enjeksiyonlar gündeme gelir. Göz içinde emilmeyen kanamalar için Vitrektomi denilen ameliyat gerekebilir.
Bu gözünüzün şekerden ne derece etkilendiği ile ilgili bir durumdur. Gerektiğinde kontrol sıklığı aylık periyotlara dahi inebilir. Genel olarak hiç şikayetiniz olmasa bile her sene göz dibi muayenesinden geçmek gereklidir. Böylece şekerin etkileri daha başlamadan yakalanabilir.
Çocukluk döneminde, beyin her iki gözden net görüntü algıladığında normal görme gelişimi sağlanmış
olur. Kayma ya da yüksek numaralı göz bozukluklarında gelişmenin olumsuz olarak etkilendiği
koşullarda ise göz tembelliği veya görmede azalma gelişir. Şaşılığı olan çocukların yarısında göz
tembelliği gelişir. Erken teşhis edildiğinde yani hayatın ilk 10-12 yıllık döneminde tedavisi mümkündür,
iyi gören gözün kapatılması ile görme seviyesi arttırılabilir. Ancak görme için gelişme döneminin
tamamlandığı 10 yaş sonrası tedavi başarısı oldukça düşüktür,yani çocuğun yaşı ilerledikçe tedavinin
başarı şansı düşer. Göz tembelliği ilerleyici bir hastalık değildir, yani görme tamamen kaybedilmez.
Ambliyopide sıklıkla tek göz etkilenir, yaklaşık olarak her 100 kişiden 4'ünde göz tembelliği vardır.
Göz tembelliğinin teşhisi ve erken tedavisi için her çocuk 3 yaşına dek göz muayenesi olmalıdır. Gözlerin
kullanılması ile gelişim sağlanır bu nedenle çocukluk döneminde görme sistemi esnektir ve gözlerin
kullanılmasına göre şekillenir. Fakat şaşılık, iki gözde farklı derecelerde olan gözlük ihtiyacı yada bir
gözdeki görüntünün oluşmasını engelleyen katarakt, göz kapağı düşüklüğü gibi engeller yüzünden görme
potansiyeli olmasına karşın görme sistemi normal gelişimini sağlayamaz. Şaşılığın gibi bariz görüntüsü
olmayan durumlarda ailenin farketmesi gecikebileceğinden ambliyopi tanısı gecikebilir. Bebeklik
döneminde yani çocuğun konuşamadığı dönemde de gözlük ihtiyacı ve şaşılık tesbit edilebilir. Ayrıca göz
tembelliği dışında görme azalmasına neden olabilecek katarakt, iltihaplanma, tümör veya diğer göz
hastalıkları da saptanabilir.
Göz tembelliğinin tedavisi için eşlik eden şaşılık, gözlük ihtiyacı veya katarakt gibi altta yatan hastalıklar
tedavi edildikten iyi gören göze kapama yapılır.Böylece tembel göz çalışmaya zorlanır.
Göz tembelliği tedavi edilmediği takdirde ilerleme göstermez. Her iki gözün birarada kullanılmasında ve
derinlik hissi algılamasında zorluğa neden olur, polislik, pilotluk gibi kusursuz görme gerektiren
mesleklerin seçiminde engel teşkil eder.
- Göz tembelliği çocukta nadiren şikayete neden olur bu nedenle çocuğun ilk 3 yaşında yapılacak göz kontrolu teşhis ve tedavi için büyük önem taşımaktadır. Muayene icin ideal zamanlar 1 yaş,3 yaş ve
ilkokul öncesidir.
- Göz tembelliğine neden olan en önemli hastalıklar şaşılık, kırma kusuru ve katarakt gibi beyinde net
görüntü oluşmasını engelleyen hastalıklardır.
- Erken teşhis, takip ve ailenin durumun önemini kavrayarak yapacakları kapama tedavisi tedavinin
temelini oluşturur.
Normalde göz içi oluşumların besleyen göz içerisinde sürekli olarak üretilen bir sıvı mevcuttur. Bu sıvı,
aynı zamanda sürekli olarak bazı kanallarla göz dışına atılır. Glokom, bu kanallarda tıkanıklık nedeniyle
ortaya çıkar. Tıkanıklık yapısal olabilir ya da başka göz hastalıklarınca tetiklenir.Göziçi sıvısının yeterli
boşalamamasına bağlı olarak göz içinde basınç yükselir, yükselen göziçi basıncı da göz siniri hücrelerinin beslenmesini engeller. Göz siniri hücreleri artan basınç nedeniyle hasar görerek yavaş yavaş ölür. Başlangıçta görme alanında daralma (bir dürbünden bakmaya benzetilebilir) ortaya çıkar, hastalık kontrol altına alınmazsa zamanla tam görme kaybı oluşur.
Glokom neden tehlikeli bir hastalıktır ?
– Glokom genellikler hasta tarafından farkedilmesi güç sinsi bir hastalıktır.
– Genetik olarak geçebilir
– Glokomun yarattığı hasar geri döndürülemez
– Glokoma bağlı körlük tedavi edilemez.
– Glokom sıkı ve dikkatli bir takibe rağmen ilerleyici olabilir.
Glokom dünyada milyonlarca kişide görülen ve her insanda ortaya çıkabilecek bir hastalıktır. Bununla birlikte bazı faktörler hastalığın ortaya çıkma riskini arttırabilir. Toplumda 40 yaş üzerinde %2 ,60 yaş üzerinde %10 oranında görülür. Glokom herkeste ve her yaşta görülebilir. Ancak 40 yaşın üzerinde olanlar, ailesinde glokom bulunan kişiler, şeker hastalığı, hipertansiyonu, ve immünolojik hastalığı bulunanlar glokomun daha sık görüldüğü grupta yer alırlar. Özellikle bu körlük herhangi bir şekilde tedavi edilemez.tamamen kalıcıdır.
Glokomun bazı türleri ailesel geçiş gösterir. Ailesinde göz tansiyonu bulunan kişilerin bu hastalığın görülmesi açısından normale göre 8 kat daha fazla risk altındadır.Özellikle yakın akrabanızda glokom varsa sizin de göz doktorunu ziyaret etmenizde fayda vardır. Doktorunuz size muayene ettikten sonra riskinizi ve kontrol sıklıklarını söyleyecektir.
Glokomun öncelikli tedavisi medikaldir.Yani doktorunuz damlalarla göz tansiyonunuzu düşürerek kontrol altına almaya çalışır.Duruma göre ilaç sayısı 3 e kadar arttıralabilir.Glokomun bazı tiplerinde ilaçtan önce lazer tedavisi gerebilir.İlaç ya da lazer tedavisine cevap vermeyen glokom olgularında son tedavi şansı cerrahidir. Hastanın durumuna göre ilaç veya lazere başvurmadan cerrahi tedavi de önerilebilir. Trabekülektomi adı verilen glokom ameliyatı hastanın ilaç ihtiyacını ortadan kaldırır ve göz tansiyonunu düşürür.
Trabekülektomi esas olarak göz içi sıvısının sıkıştığı alandan, gözün başka bir boşluğuna gider yapılarak akışının sağlanması ameliyatıdır.Göz içi sıvısı sıkışıp göz basıncını arttıracağına diğer bir boşluğa kaçarak basınca sebep olmadan emilir.Bu da ilaçsız olarak göz içi basıncında düşüşe sebep olur.
Genelde anlayamazsınız.Sizin anlayabileceğiniz kadar bozuk ise ortada zaten ciddi bir problem var
demektir. O sebeple bütün çocukların - hiç şikayetleri olmasa bile – ilk yaşları içinde,3-4 ve 6-7
yaşlarında göz muaynesinden geçmeleri gerekir.
Yenidoğan bebeklerde görmeler net değildir. Beyinde hem görüntüyü yorumlayan merkezler hem gözleri hareket ettiren merkezler henüz olgunlaşmamıştır. Bu nedenle gözler ilk birkaç ay her yöne zaman zaman kayabilir.Bu masum kaymalar genellikle bebek 6 aylık olunca bunlar ortadan kalkar.Kaymalar ara ara değil devamlıysa ve azalacağına artıyorsa ortada başka bir sorun var demektir.
Yenidoğanda göz yaşını gözden tahliye eden kanallar tam olarak olgunlaşmamış olabiilir.Gözleri sulanan ve akan bebeklerin %90 kadarında bu şikayetler ilk yaşın sonuna kadar kanalların kendi kendine açılmasıyla ortadan kalkar.Bu sırada akıntı basit sulanma tarzında değilde çapaklı ve iltahaplı ise tedavi görmesi gereklidir. Bu yaşa kadar kanallar açılmazsa önce probing denen yöntem denenir.Bundan fayda görmeyen bebeklerde şikayetlerinin ve tıkanıklığın durumuna göre 2 ila 7 yaş arası DSR denilen kanal açma ameliyatı yapılır.
Bizi tercih ettiğiniz için teşekkürler..
Tedavi sonrası hasta takibini önemsiyorum...
Sağlığınız için ihmalkar olmayın...